Final Yayınları, Genç Paylaşım Dergisi için röportaj yaptı.
Aklan Akdağ’ın ilk albümü “Sensizlik Varmış” Mart ayında Kalan Müzik etiketiyle çıktı. Aylardır dinlemeye doyamadığım, bu albümün nasıl oluştuğunu, ruhumuza dokunan bu şarkıların nasıl ortaya çıktığını merak ettim ve İstanbul Hayal Kahvesi’ndeki konseri öncesinde yanına gittim…
Buraya gelmeden önce internet sitenizde biyografinizi okudum. Çok farklı alanlarda çok farklı işlerle uğraşmışsınız. Dünyayı dolaştınız, tıp okudunuz, rehberlik yaptınız, ajans kurdunuz. Nasıl oldu da müzikte karar kıldınız?
Evet, genç yaşlarımdan itibaren çok farklı ilgi alanlarım olduğu doğru. Bu, kısmen kişiliğimle kısmen de ülke koşullarının beklentilerimi karşılayamamasıyla ilişkili. Önce doktorluk ardından çevirmenlik, turist rehberliği ve reklamcılık… Derken bunların hepsinden sıyrılıp müzik için daha fazla zaman ayırmaya karar verdim. Ama müzik, elime ilk gitarı aldığım üniversite yıllarından beri hep hayatımın önemli bir parçasıydı zaten. Babamın plaklarından başlayarak, hep hararetli bir müzik dinleyicisi olmuşumdur. Belli dönemlerde tek başıma ya da bir grupla birlikte sahnede olmayı da denedim. Evde kendimce kayıtlar yapıyor, şarkılar yazmaya çalışıyordum. Yani müzik hep yanıbaşımdaydı. Ama hiçbir zaman hayatımı geçindirecek bir meslek olarak düşünmedim çünkü yapmayı hayal ettiğim müzikle para kazanamayacağımı erken yaşlarda öğrenmiştim. Bu yüzden çok farklı işlerle uğraştım ama uzun yoldan da olsa müzik adına kendime bir özgürlük alanı yaratabildim.
Kaş’a yerleşmeye nasıl karar verdiniz? Orada günleriniz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Reklamcılık yaptığım dönemde dayanılmaz bir çalışma temposu içinde sistemin beni nasıl esir aldığını farkettim. Ani bir kararla kendime dur dedim ve daha sade bir yaşam tarzına geçiş yaptım. Bu ciddi bir kırılma noktasıydı. İstanbul’un karmaşasından uzaklaşıp kendi müziğime daha fazla yoğunlaşabilmek için Kaş’taki evime yerleştim. Yaklaşık 5-6 yıldır kaostan uzak, huzurlu ve üretken bir düzen kurdum. Evdeki stüdyoma kapanıp çalışıyorum. Güzel dostlarım var. Yazları İstanbul’dan gelen müzisyen arkadaşlarla birlikte sahnedeyiz. Dağlarda özgürce yürümek, deniz kıyısında oturup gün batımını seyretmek, suyun altına dalıp orfozlarla selamlaşmak kime iyi gelmez ki? Kışları ise çok vahşi ve ıssız. İşte bu da bana şarkılar yazdırıyor. Fakat İstanbulsuz da olmuyor elbette. Albüm çalışmaları ve konserler için bu çılgın şehirden yine pek uzak kalamıyorum. Sonuçta iki uçlu yaşamaya alıştım.
Şarkılarınız nasıl çıktı ortaya?
Şarkılarımın albümde bir bütünlüğü olmasına özen gösterdim. Öte yandan çoğunun kendi içinde bağımsız bir hikayesi de var. Söz yazarken bu hikayeleri nasıl ifade ettiğin çok önemli. Genelde yaşadıklarım ya da tanık olduklarım üzerine şarkı yazmayı tercih ediyorum. Yani çok fazla kurgusal yaklaşmıyorum; insanların hoşuna gitsin diye, çok satar diye ya da herkesin diline dolansın diye özellikle kafa yormuyorum. İçimden doğallıkla ne geliyorsa onu müziğe dökmeye çalışıyorum. Bu arada şarkıların müzikal dokusunu da önemsiyorum. Çünkü ezgilerim beni tatmin etmezse sözcükler de etkisiz kalıyor. Bu albümde farklı dönemlerden şarkılar var. Mesela babamın şiirinden uyarladığım ‘Gülüm’ en az 7-8 yıllık. ‘Ben Kaş’tayım’ parçasını da yaklaşık 5 yıl önce yazmıştım. Öte yandan ‘Küçük Tesadüfler’ ve ‘Diyemezsin’ albüm çalışması başladıktan sonra ortaya çıktı. ‘Sensizlik Varmış’ ise yıllarca film müziği olarak gitarımın tellerinde dolaşırken, ancak birkaç yıl önce sözleriyle buluşabildi. Aylarca üzerinde çalışıp bitiremediğim şarkılar olduğu gibi bir gecede yazıverdiklerim de var. Zamanı geldiğinde bir kıvılcım çakıyor ve bunu sönmeden yakalayabilirsen yeni bir şarkının yolculuğuna başlıyorsun.
Çok gezdiniz, çok okudunuz. Tüm bunların size ve şarkılarınıza neler kattığını düşünüyorsunuz?
Geniş bir yelpazede okumayı severim. Rehberlik sayesinde de Anadolu’nun her köşesini dolaşma şansım oldu. Yaşadığım toprakları ve insanlarımı tanımak bana çok şey kazandırdı. Hayatı çok yönlü görebilmeyi öğrenmek insana zenginlik katıyor. Çünkü hiç kimse sadece kendi hayat deneyimiyle yaratıcılığını geliştiremez. Seyrettiğim bir film, dinlediğim bir şarkı, sohbet ettiğim bir yabancı ya da bazen bir fotoğraf ilham verebiliyor. Algılarım hep açıktır. İnsanları gözlemlemeyi severim. Açıkçası sanatın her dalında üretken ve yaratıcı olabilmek için dünyanızın geniş olması lazım. Gerçekten söyleyecek çok sözüm birikmiş ama önemli olan bunları müziğimle birleştirmek ve başkalarıyla paylaşacak hale getirmek. Yaşam boyunca cebime doldurduklarım şarkılarıma da yansıyordur mutlaka. Derdim sadece duygularımı anlatmak değil bu arada. Düşündürmeyi, sorgulatmayı da seviyorum. Çabuk tüketilen şeylerin peşinde hiç değilim. Kalıcı olabilmek için yaşanmışlık ve samimiyet şart.
Dergimiz üniversite sınavlarına hazırlanan gençlere ulaşıyor. Onlara neler önerirsiniz?
O yaşlarda ne kadar stresli ve kritik bir dönem yaşadığımı iyi hatırlıyorum. Ben şanslıydım. İyi bir lisede okudum ve tek tercihim olan İstanbul Tıp Fakültesi’ne girmeyi başarmıştım. Ama şimdi geriye dönüp baktığımda bunun pek de doğru bir seçim olmadığını kabul etmeliyim. Çünkü lise son sınıftaki bir gencin henüz o yaşlarda geleceğini öngörüp sağlıklı biçimde meslek seçimi yapması hiç kolay değil. Ben çok idealist bir öğrenciydim ama son sınıfa gelmeden gördüm ki, akademik koşullar benim hayallerimle örtüşmüyor. Dolayısıyla okuldaki başarı, gerçek hayattaki doğru seçimler için tek başına yeterli değil. Ve doktorluk yapmamaya karar verince bir süre ciddi bocaladım. Genç arkadaşlarımızın tercih yaparken, öncelikle kendi karakterlerine ve kişisel becerilerine uygun seçimlere yönelmesi önemli. Sevmeyecekleri ya da kişisel özellikleri nedeniyle zorlanacakları meslekleri aile baskısı bile olsa seçmemelerini şiddetle öneririm. Yaptığımız iş her ne kadar hayatımızın tamamını kaplamasa da, günün büyük bölümünü geçirdiğimiz, kendimizi tatmin ettiğimiz, sosyalleştiğimiz ve ekonomik özgürlüğümüzü kazandığımız en önemli alan. Dolayısıyla mutsuzluk kaynağı olmamalı ve özel hayatımızda başka şeylere zaman ayırabilmemize olanak tanımalı. Kafanıza koyduğunuz meslek alanları varsa, mutlaka çevrenizde o işi uzun süredir yapan birini bulup, neler yaşadığını, nelerden şikayet ettiğini soruşturun. Hatta çalıştığı ortama gidip bir havasını koklayın derim. Ama sonuçta bu seçimin ağırlığı gözünüzü korkutmasın. Hepimiz hayatta hatalı seçimler yapabiliyoruz. Mecbur kalınca para kazanmak için her türlü işi yapabileceğinizi de unutmayın. İşinizi değiştirebilirsiniz, ama aslolan aileniz, dostlarınız ve hayallerinizdir.
Albümünüz ‘Sensizlik Varmış’dan bahsedelim biraz da… Aynı şarkı ile başlayıp bitmesinin bir sebebi var mı?
Sensizlik Varmış’ bu albümün özü. Hüzünlü bir ayrılık şarkısı. Benim aşk hikayem. Belki de artık onu dinleyen ve hisseden herkesin ortak hikayesi. Albüme de aynı adı vermek istedim, çünkü hem sözleri ve müziğiyle herkese ulaşabilecek bir etkiye sahip olduğunu düşündüm hem de albümün genel ruhunu en iyi temsil eden şarkıydı. Önce tamamen akustik bir balad olarak düzenledik ve sonuçtan çok da memnun kaldık. Ardından bir de rock tadında bir versiyonunu kaydedelim dedik. İntrosu ve elektrik gitar solosuyla o da çok hoşumuza gitti. İkisini de kullanmaya karar verince, albümü onunla başlatıp onunla bitirdik. Ve bu da hikayenin bütünlüğünü vurgulamak için güzel bir seçim oldu bence.
Gülüm şarkısının sözleri babanıza ait. Bu şarkı sizin için ne ifade ediyor? Anneniz ilk dinlediğinde nasıl bir tepki verdi?
Babam Tevfik Akdağ, İkinci Yeni akımının önemli şairlerinden biridir. Bugün ne yazık ki hayatta değil. Ben henüz doğmamışken, sevdiği genç kıza, yani annem Gülderen’e yazdığı bir şiiri şarkıya dönüştürmüş olmanın manevi değeri benim için her şeyden büyük. Ama bunda biraz zorlandım çünkü şiiri olduğu gibi melodiye oturtmak imkansızdı. Bazı küçük oynamalar ve eklemeler yapmak zorunda kaldım. İlk kez gitarımla annemin karşısına geçip çalmaya başladığımda dikkatle dinledi ve şiiri hatırlayınca yüzünde bir tebessümle yıllar öncesine gitti. Henüz evlenmemişlerdi. Babam bekar evinde hasta yatarken, annemin uzaklarda onu merak edip ağladığını düşünüyor ve teselli etmek için, “Ağlama Gülüm, ağlama. Bu yağmurlar geçer, ben kurtulurum” diyordu. Keşke şarkımı babamla birlikte söyleyebilseydik.
Albümde tanıdık başka sesler de var. Bu durum nasıl oluştu?
Prodüksiyonda çok sayıda değerli müzisyen var. Sadece sesiyle değil, gitarı, saksafonu, çellosu, akordeonu, klasik kemençesiyle şarkılarıma renk katan yirmiyi aşkın sanatçı… Evet, bunların arasında Şevval Sam, Özge Fışkın gibi albümleri olan çok tanıdık sesler de bulunuyor. Onlar benim eski ve yakın dostlarım. Açıkçası projenin başında daha şarkıları bile dinlemeden destek vermeye hazırdılar. Kadın geri vokallerinin şarkılarıma çok yakıştığını düşünüyorum. Aynı şekilde diğer müzisyen dostlarım da beni kırmadılar ve kayıtlarda yanımda oldular. Prodüksiyonda yer alan tüm sanatçılar için web sitemde özel bir sayfa hazırladım. Stüdyoda çektiğim fotoğrafları ve kısa hikayeleri burada bulabilirsiniz.
Konserleriniz oluyor mu? Programınızı nereden takip edebiliriz?
Albüm Mart 2011’de Kalan Müzik etiketiyle çıktıktan sonra İstanbul’da Hayal Kahvesi’nde konserler verdik. Sonra yaz boyunca Kaş ve Kalkan’da sahne aldım. Sonbaharla birlikte tekrar İstanbul’dayım. Aslında şarkıların duygusuna bakarsanız tam bir sonbahar-kış albümü. O yüzden albümün tanıtım etkinliklerine gerçek anlamda yeni başlıyoruz sayılır. Özellikle yılbaşına kadar oldukça yoğun bir programımız var. Her ay Hayal Kahvesi’nde performanslar devam ederken, Kasım ayında Babylon, ardından İKSV ve başka sahnelerde konserlerimiz olacak. Etkinlikleri, www.aklanakdag.com adresindeki web sitemden, ayrıca facebook, twitter ve myspace sayfalarımdan güncel şekilde takip edebilirsiniz. Altı kişilik geniş bir sahne grubumuz var. En yakın zamanda İstanbul ve Kaş dışında başka şehirlerde de dinleyicilerimizle buluşmayı planlıyoruz.
Önümüzdeki dönemlerde hayata geçirmeyi planladığınız projeleriniz var mı?
Yakın plandaki projelerimizden biri, albüm şarkılarını tamamen akustik düzenlemeyle ve konuk müzisyenlerle sahnede unplugged formatında sunmak. Yani aslında, eğlence endeksli müzik performanslarına alternatif olarak, gerçek bir dinleti paylaşmak. Bunun yanısıra, benim müziğime uygun TV ve radyo programlarına konuk olup canlı performanslar yapmayı planlıyoruz. İlk video klibi ‘Sensizlik Varmış’ için çekmiştik. Ekim ayı içinde ‘Küçük Tesadüfler’in klibi yayına girecek. Yaza doğru da, ‘Ben Kaş’tayım’ şarkısı için sualtı çekimlerinin olduğu sürprizli bir klip projemiz var. Ve elbette bunları yaparken bir yandan da ikinci albümün hazırlıklarına başlamak için sabırsızlanıyorum.
Röportaj: Cennet Nar (Final Yayınları, Genç Paylaşım Dergisi, Ekim 2011, Sayı: 88, s.70-72